"Benimle aynı düşüncede olmayan insan düşman değildir; Sadece benimle aynı düşüncede olmayan başka bir insandır." (Alıntı)

FİKİR KENTİ - Son Eklenenler ...

31 Aralık 2007 Pazartesi

Avrupa 'da Evlilik tarihe karışıyor... ???

Avrupa'da evlilik dışı çocuk oranının en yüksek olduğu ülkenin İsveç olduğu bildirildi.

Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırmada, 2007' de İsveç'teki bebeklerin yüzde 54'ünün gayri meşru ilişki sonucu dünyaya geldiği ortaya çıktı.

Araştırmada,

İsveç'i yüzde 46 oranı ile Danimarka ve yüzde 39 oranıyla Fransa'nın takip ettiği bildirildi.

Diğer Avrupa ülkelerinde doğan evlilik dışı çocukların oranı ise şöyle:

İngiltere'de yüzde 37,
İrlanda'da yüzde 27,
Portekiz'de yüzde 20,
Hollanda'da yüzde 19,
Almanya'da yüzde 18,
Belçika'da yüzde 15,
İspanya'da yüzde 11,
İtalya'da yüzde 8,
Yunanistan'da da yüzde 3


Resime Dikkatlice bakın bakalım ne göreceksiniz....

Yeni yılınızı Sağlıkla geçirmeniz dileğiyle...

Kim Renkli acaba ?

30 Aralık 2007 Pazar

Hayat Dersleri : AKIL

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor cevaplar:
- Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz: bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Daha sonra ise kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz NE yapardınız?
Adam:
- Hmmm… Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova hem kaşıktan hem de fincandan büyük.
-Hayır. der doktor.
- Normal bir insan küvetin tıpasını çeker !


Ders:
Akıl, sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır.



Uçan Saray : Manned Cloud

Fransız tasarımcı Jean Marie Massaud‘nun Manned Cloud adını verdiği bu hava gemisi aslında uçan bir otel. Bu uçan dev konuklarını Dünya’da hiç bir altyapının bulunmadığı yerlere götürmek üzere tasarlanmış. Design Observer 2008 tarafından da bir tasarım ödülüne layık görülmüş.


Jean Marie Massaud ve Onera firmasının ortak yapımı olan Manned Cloud adlı zeplin daha çok uçan bir sarayı ardırıyor. Uçan otel konseptiyle hazırlanan zeplinin iç mekanı bin 700 metrekare. Hiç durmaksızın üç günde dünya turuna çıkaran zeplinde 60 oda bulunuyor.

MASSAUD uçan otelini ‘Geleceğin seyahat seçeneklerinden biri’ olarak tanımlarken 2008’in ortalarında ilk seferine başlayacak zeplin otelin şimdiden talep aldığı açıklanıyor. Helyum gazıyla çalışan zepline dış basın ‘Uçan Balina’ lakabını taktı.


Buradan Alıntıdır.


29 Aralık 2007 Cumartesi

İlginç ve Sinir Sorular....

  • Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu tüpün iç cidarlarını yapıştırmamaktadır?
  • Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?
  • Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir?
  • Geleceğimizi bilemez mi?
  • Eger bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır?
  • Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde inandıkları halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
  • Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre karanlık hangi hızla çökmektedir?
  • Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur?
  • Teflona hiçbir sey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?
  • Eğer uçağın karakutusu kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği maddeden yapılmamaktadır?
  • Bunların tamamını akılcı bir şekilde cevaplayabilen kaç deli vardır?

HAYAT BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI?

Aylin Kotil,

Cumhuriyet Gazetesi- 23 Mayıs 2004

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama, yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım:

Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini. Kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını, ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp ta kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı... Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.

Hayatı sorgulamayı öğret ona... Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı... "İstemiyorum", "hayır" demeyi öğret ona, istediğinde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret... Ama en çok da kendini sevmesini öğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...

Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...


ANI : FALAKAYA YATIRIRIM SENİ ! (Ülkü Tamer 'den)

Yıllar önce bir tiyatro grubu Erzurum'a turneye geliyor. İlk gece
şehrin protokolü ön safta. Tiyatro sanatçısı Ülkü Tamer oyunda kızın
babası rolünü oynuyor, kızını istiyorlar, vermiyor. Çocuk aşk
acısından ölüyor falan filan... Halk acaip etkileniyor oyundan, çoğu
hüngür hüngür ağlıyor. Oyun bitiyor iki polis geliyor kulise,
"Komiserim sizi istiyor" diye. Ülkü Tamer de, "Çok etkilendi tebrik
edecek herhalde" diye kalkıp gidiyor. Karakola bir giriyor, ortalık
buz gibi. Komiser bizimkini görünce sinirle ayağa kalkıyor.
"Lan sen ne şerefsiz adamsın. Vermedin kızı, bak ne oldu gül gibi
oğlan öldü gitti."
Ülkü Tamer "Ama efendim, gak guk" diye açıklayacak oluyor. Komiser,
"Sus" diyor, "Yarın akşam da gelip izleyecem eğer yine kızını
vermezsen hepinizi karakola alıp falakaya yatıracağım."
Ertesi gün Ülkü Tamer oyunun sonunu değiştiriyor. Kızını veriyor
oğlana, oyun rezalet oluyor ama komiser en ön safta mutluluk
gözyaşları döküyor!



28 Aralık 2007 Cuma

ERKE : Sabırlı ol ey insanlık 'Erke' biraz gecikiyor!

Türkiye'nin bayrama ve yılbaşına mutsuz girmesini sağlayan haber Erke'den geldi. Geçen yıl kasım ayında 'hiç bir yakıt tüketmeden' enerji üreten bir alet olduğu açıklanan Erke, yani pozitif bilimlerin henüz 'aklının ermediği' Türk icadı 'dönergeç' 2007'ye yetişmiyor.
Emekli paşaların, genelkurmay başkanlarının tam kadro katıldığı ihtişamlı bir basın toplantısıyla 'ne olduğu anlatılmadan' kamuoyunun karşısına çıkarılan Erke söylenildiği gibi bu yıl 'insanlığın yararına' sunulamayacak. Erke Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş.'nin yönetim kurulu adına şirket danışmanı emekli Tümgeneral Çetin Uğural'ın 'yakıt gerektirmeyen bir kuvvet makinesi' diye tanıttığı icat için biraz daha beklemek gerekiyor.

Devamı : Radikal

Tanıtım : 2007'nin en iyi web uygulamaları ve siteleri.

Read Write Web 2007 yılının en iyi web uygulamalarını ve sitelerini listelemiş.10 kategoride yapmış olduğu çalışma görülmeye değer.
Rss Reader kategorisini Google Reader 'a vermiş.
Açılış sayfası uygulamalarında Pageflakes ve Netvibes,
Teknoloji haberleri kategorisinde Techmeme ve Original Signal,
Online müzikte last.fm,
Web ofis uygulamalarında Google Docs ve Zoho ,
Proje yönetiminde Basecamp ,
Web e-mail uygulamalarında Gmail ,
Sosyal imlemede Digg ve StumbleUpon,
Video-Resim kategorilerinde YouTube ve Flickr,
Sosyal network ve bloglamada ise Facebook, MyBlogLog, Twitter ve Tumblr en iyi listesine yerini almış.

Buradan Alıntıdır.


KİTAP : Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı...

Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, orijinal adı The Demon-Haunted World/Science as a Candle in the Dark'. Carl Sagan'ın bilimsel yöntemi övdüğü ve bilim dışı yöntemlerin yanlışlıklarını anlattığı kitabıdır.

1995 yılında yazılan kitabın Türkiye'deki ilk baskısı 1998 yılında yapılmıştır. Tübitak Popüler Bilim Kitapları'nda 85 numaralı kitap olarak yayımlanmıştır. Türkçe'ye Miyase Göktepeli tarafından çevrilmiştir. Tüm yayın hakları Tübitak'a aittir.

Kaynak : Wikipedia



25 Aralık 2007 Salı

Anne, Baba ve Öğretmen 'lere : ÖĞRETİN ONA ...

(İnternetten alıntıdır...)

22 Aralık 2007 Cumartesi

YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY...

Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.... Adam
arka tarafa biner.

Şoför : "Eee hemşerim kimsin nereye gidersin " der.
Yolcu : " Ben Azrail'im. Canını almaya geldim." der.
Şoför alaycı bir tavırla, "Sen mi Azrailsin.. yaw senin gibi Azrail olurmu hiç" der.
Yolcu sakin bir tavırla "Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun, inanmadın bana öylemi" der.
Şöför : "İnanmadım tabii " der.
Yolcu : "O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın" der.

Gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır. Yolcu ön tarafa oturur. Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.

Şöför yanındakine. "Ee sen kimsin nereye gidersin" der.
Öndeki : "Abi ben merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adım falanca" der.

Şoför : "Yaw şu arkadaki adam bana Azrail'im diyor, Görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hem de dalga geçiyor zibidi" der.

Öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur.

Öndeki : "Abi arkada kimse yok ki ".
Şoför hışımla arkaya bakar ve "Körmüsün be adam arkada oturuyor ya" der.

Öndeki arkaya bir daha bakar ve "Abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun" der.

Bu sefer arkadaki söze girer ve : "Gördün mü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir" der.
Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar.
Arkadaki tekrar şoföre... "Hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam" der.

Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.....



Sonra....
Sonra ne olmuş biliyor musunuz?????







Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))


19 Aralık 2007 Çarşamba

18 Aralık 2007 Salı

14 Aralık 2007 Cuma

11 Aralık 2007 Salı

Dede Korkut 'dan...

10 Aralık 2007 Pazartesi

Piton ‘Dilber’i sağlık kontrolüne 4 kişi taşıdı.

İZMİR Hayvanat Bahçesi'nde yaşamını sürdüren yılanların genel sağlık kontrolüne götürülmesi sırasında görevliler güç anlar yaşarken, ziyaretçiler ise bu anı heyecan ve merakla izliyor.
Devamı Burada...

9 Aralık 2007 Pazar

Derviş ve Kabağın Sahibi.

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir...
Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

- Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.

Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:

- 'Kabak aşağı, kabak yukarı.'

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:

- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Hikaye böyle...
Ama hayat da böyle...
Ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayılar, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyecegi şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar da elbet birgün anlayacaklardır.


5 Aralık 2007 Çarşamba

İlginç Reklam

TBMM Bütçe Görüşmelerinden Kareler.




Kaynak : Zaman

4 Aralık 2007 Salı

Köpekler ...

3 Aralık 2007 Pazartesi

Pink - Dear Mr President

Başkan Bush 'a Pink, şarkısında sorular soruyor...

İnek ... !!!

Bu Tablodaki Ünlüleri Tanıyabilecekmisiniz...

Resime tıklayarak büyütebilirsiniz.

1 Aralık 2007 Cumartesi

Dikkat ve Gülmek...

En Çok Okunanlar...

Fenerbaçe taraftarıyım...

FOTOGRAF

KARİKATÜR ve MİZAH

YARARLI BİLGİLER

OTOMOTİV

Ziyaretçilerim...

Beğendiğim Sözler...

"Şükretmek, yaşamımıza daha çok şey katmanın mutlak yollarından biridir"
Marci SHIMOFF

"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."

Necip Fazıl Kısakürek


"Dünya, Kötülük yapanlar yüzünden değil,
sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."
Albert Einstein.


Güneş; Işık ve Sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez.
Sende güneş gibi ol, beklenen iyiliği senden istenmeden yap...
Epiktetos.



İnsan gülebildiği kadar insandır.
Moliere.


Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
Don Herald.


Unutma ki, ağzında bal olan Arı 'nın, kuyruğunda da iğnesi vardır..
John Lyly


Hayata değer bir yaşam,Sevmeye değer bir aşk, Dostluğa değer bir arkadaşlıktan asla vazgeçme.
Ne eksik ne fazlasını ara ve Seni üzenle asla uğraşma.
(Bilinmiyor)


Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, Başarmak konusundaki kararlılıktır.
William Feather.


İnsan başkalarını aldatma alıştırmasını önce kendinde yapar.
Refik Halit Karay


Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
Hz.Mevlana

30.11.2007 den itibaren...

***