"Benimle aynı düşüncede olmayan insan düşman değildir; Sadece benimle aynı düşüncede olmayan başka bir insandır." (Alıntı)

FİKİR KENTİ - Son Eklenenler ...

27 Kasım 2007 Salı

ÇİN : Pekin Hava Alanı

Tuncay Özkan : Roketçizade olmuş


Tuncay Efendi kendine bir roket yapmış, gaz ile çalışıyor. Veriyor gazı uç babam uçuyor. Uçarken rüzgarı kollamayı da ihmal etmiyor. Gaz enerjisi sonsuz nasılsa, o yüzden uçmanın sınırı yok!
Şovmenlik konusunda Ahmet Çakar’la kapışan Tuncay babayı izlemek çok keyifli, bol kahkahalı. Böyle devam ederse, gelecekte Tavukçuzade Niyazi Efendi, Psychedeliczade Mahmut Efendi, Con Ahmet gibi fenomen tiplemeler arasına girmesi kaçınılmaz gibi…

www.alelade.org 'dan alıntıdır.

23 Kasım 2007 Cuma

Gerçek Karadeniz Hikayesi ama Fıkra gibi...

Okey uğruna camiyi taşıdılar!
Trabzon Gürgendağ Köyü sakinleri ‘mevcut cami uzak kalıyor’ diyerek kahvenin yanına yeni bir cami yaptırdı


DÜZKÖY İlçesi’ne bağlı bin kişilik nüfusu bulunan Görgendağ Köyü’nün yaklaşık 30 yıl önce yapılan iki camisi yeni yollar yapılınca meydana uzak kaldı. Köy meydanında vakitlerini geçiren ve kahvehanelerde oturarak oyun oynayan vatandaşların uzaktaki camiye namaz kılmaya gitmek istememesi üzerine kahvehanenin yanına yeni bir cami yapılmasına karar verildi. Aralarında 60 bin YTL toplayan köylüler dört ayda 50 kişinin namaz kılabileceği 2 katlı bir cami inşa etti. Köylüler şimdi ezan okununca okeye ara verip namaz kılıyor. Ramazan ayında hizmete açılan caminin elektronik ses sistemi, kliması, abdesthanesi, gasilhanesi, sıcak su sistemi ve tuvaletleri mevcut.

Kaynak : StarGazete

21 Kasım 2007 Çarşamba

TEK BAŞINA ...

(İnternet 'ten_ald.)

20 Kasım 2007 Salı

Dünya Ampute Şampiyonası : Özürlü olmak mı. O da ne.. ?


Özürlüydüler ve böyle olmayı kendileri istememişti. Allah 'ın takdiriydi. Ama hayata küsmeyip mücadele ederek bu noktaya gelmek herhalde normalden çok daha fazla takdire şayandır.


Antalya 'da yapılan Dünya Ampute Futbol Şampiyonasında Milli Takımımız Dünya 3. sü oldu. Genç arkadaşları canı gönülden tebrik ediyorum.

Fotograflar herşeyi anlatıyor.

Fotograflar ekolay.net 'ten alıntıdır.




Teknolojik Bağlantı : Nereden nereye bağlamışlar... İlginç.

TEKNOLOJİK BAĞLANTI:

Kennedy uzay araci firlatma rampasına baktıgımızda, asıl yakıt tankının her iki yanında iki büyük füzenin yer aldığı dikkatimizi çeker.

Bunlar SRB (Solid Rocket Boosters) olarak adlandırılır ve Tiiokol şirketi tarafından Utah'taki fabrikasinda üretilir.

Bunların genişliği yaklaşık olarak 5 feet ' tir. Aslında bunlari tasarlayan mühendisler daha fazla genislikte yapmayı istemişler, ama yapamamışlar....

PEKI NIYE?


SRB'ler fabrikadan fırlatma rampasına trenle gönderilmek zorunda olduğundan bu istekleri gerçekleşememiş.
Bahsedilen tren yolu dagdaki bir tünelden geçmektedir ve SRB'ler yolun genisliginden hafifçe daha genis olan bu tünelden geçmek zorunda olduğundan, bahsettigimiz genişlik de yaklasık olarak tren raylarının
arasındaki genişlik olan 4 feet 8.5 inc'ten biraz fazladır.
ABD'deki rayların genişliği NEDEN 4 feet, 8,5 inc' tir....?

Bu oldukça ilginç bir mesafe..

NEDEN acaba tam olarak bu Ölçüde....?
Çünkü Ingiltere'de de bu şekilde ve raylar ilk defa sürgündeki İngilizler tarafından yapılmış...

Peki NEDEN İngilizler bu genişliği kullanıyorlarmış?


Çünkü ilk tren raylarını yapanlar eski tramvayları yapan kişilermiş ve bu genişlik de onların kullanmış oldukları genişlikmiş...
NEDEN acaba Özellikle bu uzunluğu kullanıyormuş bu adamlar ?
Çünkü bu adamlar, tekerlekler arasindaki bu mesafeyi eskiden beri at arabalarını yaparken dikkate alıyor ve tramvaylari yaparken de aynı şase genişliği ve araç gereçleri kullanıyorlarmış.....

Güzel. O zaman, at arabalarinda tekerlekler arasında NEDEN bu ilginç ölçüyü dikkate alıyorlarmış?
Çünkü diger bir ölçü kullandıklarında eski bir Ingiliz yolunda araba
bozuldugunda, yol izleri arasindaki mesafeye uyacak şekilde ölçüyü tutturmak zorundaymışlar.
Iyi de, acaba KİM bu eski yolları yol izlerini böyle oluşturacak şekilde yapıyormuş?
Avrupa'daki (ve Ingiltere 'deki ) ilk uzun mesafeli yollar Roma Imparatorlugu tarafından kendi savasçıları için yapilmiş ve o zamandan beri kullanıla gelmekteymiş.

Bu yol izleri NEDEN bu sekildeymiş?


Çünkü Roma Imparatorlugu 'nun ilk savasçılarının arabaları bu ilk tekerlek izlerini olusturmuşlar ve digerleri de arabalarının tekerleklerinin zarar görmesinden korktuklarından, bu izlerin üzerinde gitmesini sağlayacak şekilde iki tekerlek arasindaki mesafeyi taklit etmek zorunda kalmışlar. Işte bu nedenle, Roma Imparatorluğu için ya da Roma Imparatorlugu tarafından yapılan at arabalarının hepsi, tekerlekler arasındaki bu mesafeyi koruyacak sekilde aynı ölçülerdeymiş....
ABD'deki standart ray genisligi olan 4 feet, 8,5 inc ölçüsü Roma Imparatorlugu savas arabalarinin yapilis kurallarindan türemis gelmis....,!

Peki Romalılar NIYE böyle bir ölçü tutturmuslar....?

4 feet 8.5 inc'i NEREDEN bulmuslar?
Kurallar ve bürokrasi her zaman var olmustur.
Bazen size bazı kuralları hatırlattıklarında ve siz bu kuralların KİMİN ki.....altından çıktığını sorarsınız, değilmi?

Tam doğru yoldasınız,

Roma Imparatorluğu'nda savaş arabaları, arabanın eni, tam olarak iki atın poposunun arasındaki mesafeye eşit olacak şekilde yapılmıştır....!

Böylece ulaştığımız yanıt, en başta sorulan sorunun yanıtıdır.

Yani sonuç olarak, dünyanin en gelişmiş ulaşım sisteminin fırlatma füzelerinin dizayni, iki bin küsur yıl önce bir atın kıçının genişligi ile belirlenmiştir.....

19 Kasım 2007 Pazartesi

Düşündüren Karikatürler...




18 Kasım 2007 Pazar

DEMİRYOLLARI HAKKINDA BİLGİLER.

*Türkiye'de demiryolu yerine karayolu taşımacılığının tercih edilmesinin, ABD'nin yaptığı Marshall yardımının bir şartı (kriteri) olduğunu,


*Türkiye'de %95 olan kara yolu taşımacılığının payının; ABD'de %43 olduğunu, (St, tse.mart 2002)

*Türkiye'nin ulaşım ana planı olmadığını,

*2050 yılında, Japon uzmanların yaptığı çalışmaya göre, Ankara İstanbul arasında yılda 60 milyon yolcu taşınacağını,

*Mevcut durumdaki, Ankara İstanbul demiryolu hattının Abdülhamit zamanında 725 km olarak yapılmış olduğunu,

*Abdülhamit zamanında yapılan demiryolunun,yolu yapan yabancı şirketler tarafından, demiryolunun geçtiği yerlerdeki maden imtiyazı hakkından yararlanmak için bilinçli olarak uzatıldığını, Atatürk'ün 1936 yılında bu yolun düzeltilmesini istediğini,

*İstanbul, Ankara arasında elektrikli tren projesinin 1959 yılında hazırlandığını,

*1976 yılında Demirel tarafından 411 km olarak ihalesi yapılan Ankara İstanbul hızlı Tren hattının % 40'ının tamamlandığını, ancak bunun bitirilmesinin engellendiğini, Mesut Yılmaz'ın bu hattı tamamlamayacağız diye bir açıklaması olduğunu ve iktidar olduğu yıllarda da bu hattın tamamlanması için çalışma yaptırmadığını,

*8 Haziran 2003 tarihinde AKP'nin Ankara İstanbul hızlı tren hattını tamamlamak yerine, Abdülhamit zamanından kalan 725 km lik hattı modernize edecek şekilde Alarko ile ortak İspanyol şirketiyle bir anlaşma imzaladığını,

*Bu hattın Ankara-Eskişehir arası için 600 milyon dolarlık bir harcama yapılacağını ve bu projenin hızlı tren ile bir ilgisi olmadığını aksine hızlı treni engellemek için bir aldatmaca olduğunu,

*Ankara İstanbul arasında, Prof. Dr İlyas Yılmazer'in bir elektrikli demir yolu projesi hazırlamış olduğunu. Bu projeye göre 395 km olacak olan demir yolunun, boru tipi türbin ile Mudurnu çayından elde edilecek elektrikle bedava enerji ile çalışacağını ve bu bedava enerji ile günde 96 sefer yapılabileceğini,

*Atatürk zamanında 4075 km demiryolu
yapıldığını, bundan sonraki 69 yılda ise sadece 1510 km demiryolu yapılabildiğini,

*1950 yılında %50 oranında olan demiryolu taşımacılığının, 2003 yılında %5 e düştüğünü,

*Tokyo'da yüksek hızlı trenlerin (200 km/s), 1964 yılında çalışmaya başladığını ve bu güne
kadar bu trenlerin hiç kaza yapmadığını,

*İzmir, Denizli arasının (300 km) 27 yıl önce otobüs ile 5, trenle 6 saat, günümüzde ise bu mesafenin otobüsle 3,5 saat trenle yine 6 saat (ort. hız 50 km /saat) olduğunu,

*ABD, Fransa ve Japonya'da 450 km/s hız yapan trenlerin hava yolu taşımacılığı ile rekabet ettiklerini, (St,TSE.mart 2002 )

*600 km hız yapan elektrikli trenlerin artık kullanılmaya başlandığını, 800 km hız yapan elektrikli trenlerin ise deneme aşamasında olduğunu,

*Türkiye'de yılda 10-12 bin kişinin trafik kazalarında öldüğünü, (St, tse.mart 2002)

**Türkiye'de % 7 si trenle yapılan taşımacılığın,elektrikli trenle yapılan taşıma olarak %30 çıkarılması durumunda, yıllık 36 milyar dolar tasarruf edileceğini, (Prof. Dr. Atıf Ural),

*AKP'nin acil eylem planında söz konusu olan15 bin Km yolun, yapılabilirlik (fizibilite) çalışmasının, jeolojik ve jeofizik etütlerinin, şehir içi geçiş planlarının, bilimsel değerlendirmesinin olmadığını,(Prof. Dr. Atıf Ural)

*Tarsus, Adana, Gaziantep arasında yapılan yolun, keşif bedelinin, 360 milyon dolar, keşif uzunluğunun 243 km, öngörülen bitiş tarihinin 1991 yılı olduğunu, ancak bu yolun 258 km olarak, 2001 yılında 4,2 milyar dolara bitirildiğini, (Doç. Dr. İlyas Yılmazer)

*Otoyolların geçtiği alanların, 10 kilometre sağ ve 10 kilometre de solunun, kirlilik nedeniyle tarım alanı olmaktan çıktığını,

*Türkiye'nin en verimli ovalarından biri olan İzmir, Menemen Ovasının ortasından, otoyol geçirmek için proje hazırlandığını, otoyolun ovanın 4 bin dönüm arazisini yok edeceğini.

*Otoyolların verimli ovalar içinden geçirilmesinin
Türk tarımını yok etme planının bir parçası olduğunu,

*Ovanın içinden geçen karayolları kenarlarındaki bağlardan ihraç edilen üzümlerin, zararlı madde bulunduruyor olmaları nedeniyle iade edildiğini,

*Taşımacılığını %95 oranında karayolu taşımacılığı ile yapan Türkiye'nin, kaza sayısında 195 ülke arasında 12. olduğunu,

*Trafik kazalarının 4 yıllık zararının,25 trilyon olduğunu,(2002)

*Yüksek hızlı demiryolunun km maliyetinin 1.4 milyon dolar, ömrünün 30 yıl, bölünmüş yolun km maliyetinin 1.5 milyon dolar, ömrünün 15 yıl olduğunu, (Prof. Dr. İlyas Yılmazer)

*Ankara İstanbul arasındaki yolda yapılan bolu tüneline (25 km) harcanan para ile, Ankara İstanbul arasını 1,5 saate indirecek demiryolu yapılabileceğini, bu demiryolunun tüm enerji ihtiyacının Mudurnu çayından karşılanabileceğini, (Prof. Dr. İlyas Yılmazer)

*Bolu tünelinin Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olduğunu, trilyonarca para harcanan bu tünelin soğuk hava deposu olarak kullanılacağını,

*Türkiye'de Avrupa'daki toplam sayıdan daha fazla, otobüs ve kamyon olduğunu,

*Avrupa ülkelerinde, elektrikli trenle yük taşımacılığının en düşük olduğu ülkede, bu oranın % 60, yolcu taşımacılığında ise en düşük oranın % 80 olduğunu,

*Japonların yaptığı araştırmaya göre, karayolu taşımacılığının, deniz yoluna göre %166 daha pahalı olduğunu, (St, tse.mart 2002 )

*1 km karayoluna yapılacak harcama ile 5 km demiryolu yapılacağını,

*Karayolunda 5 ila 10 birim harcanarak taşınan yükün, demir yolunda 1 birim harcanarak taşındığını,

*Ülkemizde, deniz yolunun yük taşımacılığındaki payının % 0.3 olduğunu, (2002)

*Demiryolu ulaşımının, komünist ülkelerin tercihi olduğunu öne süren Özal'ın, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı yaptığını,

*Gaziantep Adana arasında 4,5 milyara yapılmış olan çift yolun, günde 25 bin araç trafiği için ekonomik olduğunu, ancak bu yolda günde sadece 2.500 araç trafiği olduğunu,

*İstanbul Ankara arasını 3 saat, Ankara Mersin arasını da 3 saatte alacak olan bir demiryolu
yapılsa bunun maliyetinin 4 milyar dolar olacağını,

*300 milyar dolar olan dünya deniz taşımacılığından, Yunanistan 60 milyar dolar pay alırken, bizim ise 2,5 milyar dolar dahi pay alamadığımızı,

*Batum'dan Hopa'ya bir TIR'ın 3 bin dolar, bir
vagonun 2500 dolar taşıma ücreti aldığını, bir vagonun 3 TIR'ın taşıdığı yükü taşıdığını, (2003)

*Ulaşım, enerji, sağlık, eğitim gibi temel politikaları yanlış olan bir ülkenin kalkınamayacağını,

BİLİYOR MUYDUNUZ?

13 Kasım 2007 Salı

Hazır Cevaplar...

DENKLEMİN  X 'i

1979'da BM Güvenlik Konseyi toplantısında Türkiye her zamanki gibi Kıbrıs Rumlarına
"GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi)" diye hitap ediyordu. Rum temsilci Mavromatis
buna kızdı.

- "150 BM üyesi bizi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyor. Sizin tanımamanız önemli değil" dedi.

Buna rahmetli büyükelçi Orhan Eralp'in o müthiş İngilizcesiyle verdiği cevap:

- "Kıbrıs sorunu bir aritmetik toplama işlemi değildir. Bir cebir denklemidir. Bu denklemin 'x' i de Türkiye'dir.Tüm dünya sizi tanısa bile Türkiye sizi tanımadıkça bu denklem çözülemez.Şimdi kendinize isterseniz 'Kıbrıs Rum İmparatorluğu' bile diyebilirsiniz".
(Salonda gülüşmeler)

*****

EVDE KILARDI

İsmet İnönü'nün dinden uzak bir hayat yaşadığını, Cumaları bile kılmadığını aralarında konuşan
gazetecilere bir basın toplantısında oğlu Erdal İnönü'nün açıklaması şöyle olmuş:

- "Nereden biliyorsunuz? Babam Cuma namazlarını evde kılardı."

*****

İĞNELEME

Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. Bernard Shaw, oyununun
ilk akşamında, oyuna Churchill'i davet etmiş ve iki davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
- "Size iki davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz.Tabii dostunuz varsa."

Churchill lâfın altında kalır mı, hemen cevap göndermiş:
- "Maalesef o akşam başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim.
İkinci akşam gelebilirim, tabii oyununuz ikinci akşam oynarsa."

*****

ZEHİRLİ KAHVE

Churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir:
- "Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım."

Churchill, oldukça sakin kadına döner ve lafı yapıştırır:
- "Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim..

(İnternetten_ald)

7 Kasım 2007 Çarşamba

Fenerbahçe : Gurur Duymaya devam...



5 Kasım 2007 Pazartesi

Donmaya dirençli ilk fareyi ürettiler.

TÜBİTAK’ta yapılan bir çalışma ile dünyanın donmaya dirençli ilk fare türü geliştirildi. Kutupta yaşayan bir balıktan alınan genlerin nakli yoluyla elde edilen fareye "Türk malı buzul ayısı" adı verildi. Yeni fare, artı 4 derecede yaşayabiliyor.

TÜRKİYE Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)bünyesinde yer alan Marmara Araştırma Merkezi Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü, dünyanın ilk donmaya dirençli fare türünü üretti. Doç. Dr. Haydar Bağış başkanlığındaki ekibin 7 yıllık çalışması sonucunda elde edilen ve ismine "Türk malı buzul ayısı" denilen yeni fare türü, bilim dünyasında büyük bir devrim olarak kabul ediliyor.

TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nin kasım sayısında yer alan habere göre, araştırmanın çıkış noktasını, kutup bölgesi buzullarla kaplandığında bütün balıklar yok olduğu halde yaşamaya devam eden bir balık türü oluşturdu. Bilim dünyasının "biyolojik antifriz proteinleri" adını verdiği bir direnç sistemi geliştiren bu balık türü, araştırmacıların dikkatini çekmekte gecikmedi. Yapılan araştırmalar sonucunda, "Notothenioid" denilen bu balıkların hayatiyetini devam ettirebilmek için "antifiriz molekülleri" ürettiği tespit edildi.

BALIKTAN FAREYE GEN

Doç. Dr. Haydar Bağış başkanlığındaki ekip, buradan hareket ederek düşük ısılı ortamlarda yaşama becerisi gösterebilecek bir canlı türü üzerinde çalışmaya başladı. Fare embriyolarına, mikroenjeksiyon tekniği ile bu balıkların geni transfer edildi. Dünyada ilk kez Türk bilim adamları tarafından yapılan ve başarılı olan çalışma, uluslararası dergilerde yayımlandı ve büyük ilgi çekti. Doç. Bağış, "Yaklaşık yedi yıl süren projede üretilen transgenik fareye "Buzul Ayısı" adı verildi. Bu fareler, soğuğa dirençli olan dünyanın ilk transgenikleri. TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü, Transgen ve Deney Hayvanları Laboratuvarı’nda yapılan bu çalışmayla embriyo dondurma ve saklama konusunda yeni bir çığır açılmış oldu" diyor.

Normal bir deney faresi 22-24 derecelik bir ortamda yani normal oda koşullarında yaşayabilirken, gen transferi yoluyla elde edilen yeni tür fareler, artı 4 derece gibi insanı bile zorlayan hava koşullarına dayanabiliyorlar. Doç. Bağış, üretilen yüzlerce farenin hayatlarından son derece memnun olduğunu ve hiçbirinde morfolojik bir bozukluğa rastlanmadığını belirtiyor.

Balık geninin memeli bir hayvan olan fare genine dönüştürülmesi de, araştırma ekibinin bir başka büyük başarısı olarak kabul ediliyor. Aynı ekip, şimdi aynı deneyi koçlar ve tekeler üzerinde yapıyor.

Kaynak : Sefa Kaplan/Hurriyet

2 Kasım 2007 Cuma

Aşk : Gerçek Sevgi eskimez...

Mut'un bir dag koyunde dostlarla birlikte gezerken yasli bir kari kocayi gordum.. Baktim bir kanepenin uzerinde oturuyorlar... Iyice yaklastigimda tezekten yapilmis evlerinin bahcesinde oturduklari kanepenin bir tarafinin tamamen kirik oldugunu, kanepenin saglam tarafina sIkisarak oturduklarini ve sohbet ettiklerini anladim.

Yuzlerinde bir tebessum vardi..

Kanapenin bir tarafi tamamen kirilmisti...

Evin halinden ve kari kocanin kilik kiyafetinden maddi durumlarinin hic iyi olmadigi ve yeni bir kanepe alacak guclerinin olmadigi hemen anlasiliyordu...
Selamlastiktan sonra, 'Kanepe kirilmis' dedim... Yasli adam buyuk bir bilgelikle cevap verdi, ' Biz de saglam tarafina oturuyoruz... Yetiyor bize..'

Kadin da tamamladi,
' He ya yetiyor bize bak ne guzel oturuyoruz'

Sevdigimin elini daha sIki sIki tuttum...

Oyle ya,' Ask bu kanepe neden kirik, neden yeni bir kanepe almiyoruz' diye dirdir etmek, sIkayet etmek yerine, 'Kanepenin saglam tarafini paylasmak' degil midir?...

Ve iste ekte yer alan bu fotogafi buyuterek evimin en gorunur yerine astim...

Çiğdem Sert
(İnternetten_ald.)

1 Kasım 2007 Perşembe

ERDAL İNÖNÜ 'nün Ardından...

Erdal İNÖNÜ (06.06.1926 - 31.10.2007)

Dün vefat eden; (Allah Rahmet Eylesin) Siyasi yönünün yanısıra, esprituel kişiliğiyle de tanınan Sn. Erdal İnönü 'nün unutulmaz anekdotları...


****
Kendisini sinema çıkışında yakalayan bir gazeteci sorar:
- Sayın İnönü, sizi bu sıralar sinema salonlarında göremiyoruz pek?
- Tabii göremezsiniz sinema salonları karanlık oluyor.

****
- Erdal yetiş fare var" diye çığlığı basan karısına gayet sakin
- Bana ne Sevinç, ben kedi miyim?" diye yanıt vermiştir.
*****
Gazeteci sorar:
-“Sizin için Norveç’e başbakan olur diyorlar”
Erdal İnönü cevap verir:
- “Çok teşekkür ederim. Bu herhalde sen bu işleri Türkiye’de beceremiyorsunun kibarca söylenmesi oluyor.”
****
İzmir’i bir ziyaretinde balıkçılar etrafını çevirdi ve dert yanmaya başladı.
- Paşam burada bir komutan var. Bizi mahvetti. Balık avlatmıyor. Denize açılamıyoruz.
Balıkçıların şikayetlerini 15 dakika dinleyen İnönü sakin bir şekilde döner ve şöyle der:
- Merak etmeyin görürsem söylerim.
****
Seçmenlerden biri seçim otobüsünün önüne atılır ve Erdal Bey'e hitaben
"Ölürüm yoluna" diye haykırır.
Erdal Bey cevap verir: Dur, ölme. Bir oy bir oydur.
*****

Türk Aile Kültürü.

KAYNANA ÇAYDANLIK GİBİDİR, FOKUR, FOKUR KAYNAR.
GELİN DEMLİK GİBİDİR, SİNSİ, SİNSİ DEMLENİR.
OĞLAN BARDAK GİBİDİR, BİR GELİN DOLDURUR, BİR DE KAYNANA.
GÖRÜMCE ÇAY KAŞIĞI GİBİDİR, ARADA BİR GELİR ORTALIĞI KARIŞTIRIR.
ÇOCUK ŞEKER GİBİDİR, ORTALIĞI TATLANDIRIR.
KAYINPEDER DE ÇAY TABAĞI GİBİDİR, OKKALICA OTURUR.

(İnternetten_ald)


ANGUT Nedir ? Öğrenelim...


Herkesin haksız bir şekilde kullandığı bir ifadedir 'Angut'. Biri laftan anlamayınca, boş boş bakınca ya da aptallık edince hemen 'Angut musun?' der günümüzün insanı. Angut'un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen bir sürü insan var ülkemizde.

Özelliği nedir bilir misiniz? Angut kuşunun eşi öldüğü zaman yanına o anda başka bir yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun başucunda bekler.

İşte bu canlının yaptığı en büyük 'Angut'luk budur. Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen bir şey değildir. Dişi olsun erkek olsun bütün Angut kuşlarının özelliğidir.

Çok ürkek bir hayvan olmasına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elinizi uzatsanız dahi oradan kaçmaz.


Hani derler ya 'Angut gibi bakmasana' diye... Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine. Bundan sonra bazılarına 'Angut' demeden önce bir kere daha düşünün. Bir "Angut" bile olamayan o kadar çok insan var ki artık günümüzde...


En Çok Okunanlar...

Fenerbaçe taraftarıyım...

FOTOGRAF

KARİKATÜR ve MİZAH

YARARLI BİLGİLER

OTOMOTİV

Ziyaretçilerim...

Beğendiğim Sözler...

"Şükretmek, yaşamımıza daha çok şey katmanın mutlak yollarından biridir"
Marci SHIMOFF

"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."

Necip Fazıl Kısakürek


"Dünya, Kötülük yapanlar yüzünden değil,
sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."
Albert Einstein.


Güneş; Işık ve Sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez.
Sende güneş gibi ol, beklenen iyiliği senden istenmeden yap...
Epiktetos.



İnsan gülebildiği kadar insandır.
Moliere.


Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
Don Herald.


Unutma ki, ağzında bal olan Arı 'nın, kuyruğunda da iğnesi vardır..
John Lyly


Hayata değer bir yaşam,Sevmeye değer bir aşk, Dostluğa değer bir arkadaşlıktan asla vazgeçme.
Ne eksik ne fazlasını ara ve Seni üzenle asla uğraşma.
(Bilinmiyor)


Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, Başarmak konusundaki kararlılıktır.
William Feather.


İnsan başkalarını aldatma alıştırmasını önce kendinde yapar.
Refik Halit Karay


Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
Hz.Mevlana

30.11.2007 den itibaren...

***