"Benimle aynı düşüncede olmayan insan düşman değildir; Sadece benimle aynı düşüncede olmayan başka bir insandır." (Alıntı)

FİKİR KENTİ - Son Eklenenler ...

26 Ocak 2008 Cumartesi

TÜRK USULÜ İNGİLİZCE YAZIŞMA


Dear sir,
We send our company information attached to the mail (as pdf).
But the cost of operation you have foreseen is very low. This may take
more expensive. If you send drawings of your current product,
we can find the real cost including shipping.

Kind regards.


CEVAP :

Sugar brother
(Şeker kardeşim),
Be a young man for two minutes
(iki dakka delikanlı ol).
We put you in a man place , you become Tempra
(Adam yerine koyduk hemen arkanız kalktı).
No need to be artist
(Artizliğin lüzumu yok).
We know that this work takes much money, too
(Bu işlerin çok para tuttuğunu biz de biliyoruz).
No, why do you creating tension anymore , subtree?
(Hayır da , daha ne diye gerginlik yaratıyorsun ki , dallama?).
I eat all of you nobody understand.
(Alayınızı yerim haberiniz olmaz).
You not understand the word , you eat the grass where I put you .
(Laftan anlamıyorsunuz , hala koyduum yerde otluyorsunuz)
No drawings mrawings my brother !
(Proje mroje yok kardeşim! )
You make 3 kurush work camel.
( 3 kuruşluk işi deve yaptınız)
I understand we can not understand with you .
(Anlasıldı biz sizinle anlaşamayacağız. )
But , if you go with this head to army , you take NAH as diploma.
(Ama, siz bu kafayla giderseniz askere nah alırsınız teskere. )
Here that much !
( İşte o kadar! )

(Alıntıdır)

20 Ocak 2008 Pazar

PETROL ÜZERİNE...

Çok eskiden beri duyar ve söyleriz: "Türkiye'de petrol var ama çıkarttırmıyorlar. Dış güçler izin verip de petrolümüzü çıkartabilsek dünyanın en zengin ülkesi olurduk" diye. İşte Türkiye'nin petrol dosyasını yeniden açıyor, ilgili ve yetkililerin görüşlerini burada açıklıyoruz.

PETROL NEDİR?
Petrol oldukça eski çağlardan beri bilinen ve genellikle de ilk zamanlar aydınlatma ve ısınmada, daha sonraları ise dünyanın hemen tüm ülkelerinde enerji, otomotiv, temizlik ve ilaç endüstrilerinde hammadde olarak kullanılan, Latince kökenli ve petra (taş) ve oleum (yağ) sözcüklerinin birleşmesinden oluşan bir yeraltı kaynağı.

CUMHURİYETİN İLK YILLARI
Atatürk ekonomik bağımsızlığımızın temini için, süratle petrolümüzü bulup işletmemizi emrediyor. Nitekim O'nun zamanında, bu işe dört elle sarılınıyor. 3 Kasım 1922'de "petrol, neft ve havagazı arama izninin kimseye verilmeyeceği" kararı Meclis'ten çıkarılıyor. 1924 ve 1925 yıllarında çoğunluğu yabancı kişi ve kuruluşlara ait petrol arama ve çıkarma ruhsatları feshediliyor. 1926 yılında 792 sayılı Petrol Kanunu çıkarılıyor. 1927 yılında Türkiye dahilindeki tüm petrol yataklarının tespiti ve işletmesi hakkı Türkiye İş Bankası'na veriliyor. 1933 yılında "Petrol Arama ve İşletme İdaresi" kuruluyor. 1934 yılında Trakya'da/Mürefte'de doğalgaz bulunuyor. 1935 yılında da MTA yani "Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü" kuruluyor.

1935 yılında mason liderlerinden bir grup kendilerine destek verilmesi için Atatürk'ün huzuruna çıkarlar. Atatürk kısa bir görüşmeden sonra bu mason ileri gelenlerini huzurundan kovar. Mason liderleri bunu unutamazlar ve Atatürk ve ülkemiz aleyhine faaliyetlere girişmek isterler. 10 Ekim 1935'te Atatürk'ün emriyle tüm mason locaları kapatılmış ve bu localar mal varlıklarının tamamını yönetiminde yine masonların bulunduğu Halkevleri'ne devretmişlerdir. Atatürk'ün ifadesine göre "mason locaları kökü dışarda zararlı birer dernek" oldukları nedeniyle kapatılmışlardır. Atatürk 10 Kasım 1938'de vefat ettiğinde mason doktoru tarafından zehirlendiği haberleri gazetelerde geniş şekilde yer alır. Masonlar faaliyetlerine Halkevleri'nde gizli gizli devam etmişlerdir. 5 Şubat 1948'de İsmet İnönü'nün emri ve Başbakan Celal Bayar'ın desteğiyle mason locaları tekrar faaliyetlerine başlarlar.

MİLLİ ŞEF YILLARI
Atatürk'ün ölümünden sonra bir süre petrol arama ve işletmesi başarılı bir şekilde yapılmaya devam ediliyor. Tabii o yıllarda hem dünyada petrol ve ürünleri çok ucuz, hem de Türkiye petrole bu derece bağımlı değil.

1940 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü'nde Enver Necdet Egeran Jeoloji Şube Müdürü olur. 1951 yılına kadar bu görevde kalan Egeran, uzun süre en üst masonluk derecesi olan "Büyük Üstad" olarak Türkiye masonluğunu yönetmiştir.

1951 yılında MTA'da Petrol Dairesi'nin kurulmasıyla Petrol Dairesi Şube Müdürü olur. 1953-1956 yılları arasında ise Petrol Dairesi Reis Muavini olarak görev yapar. 1956'da ise özel sektöre geçerek Mobil'in Türkiye müdürü yapılır ve 1968'e kadar bu görevde kalır.

MENDERES'Lİ YILLAR
Adnan Menderes'in Demokrat Parti iktidarında 33. derece mason Ahmet Salih Korur partide önemli bir konuma gelmiş ve devlet yönetiminde birçok isteklerini gerçekleştirme fırsatı bulmuşlardır. Ancak ezanın tekrar Arapça okunmaya başlamasının ardından bir grup mason milletvekili Demokrat Parti'den istifa etmişlerdir. Böylece Menderes ve arkadaşlarının idam sehpasına gidiş süreci de başlamıştır.

Türkiye'de 1953-54 yılları, petrol açısından dönüm yıllarıdır. Bu yıllarda bildiğimiz gibi Adnan Menderes'in başbakanlığında Demokrat Parti iktidardadır. 1955'te tamamı devlete ait "Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı" (TPAO) kurulur. Raman'da petrol bulunması ve Batman'da ilk petrol rafinerisinin kurulması bu yıllarda olur. O yıllarda İran'da Musaddık rejimi iktidardadır. Musaddık İran'da petrolü millileştirir. 1954 yılında 6326 sayı ile Petrol Kanunu kabul edilir. Bu kanun ABD kökenli Elit Max Ball'a yaptırılmış ve TBMM'de kabul edilmiştir. Ancak bu, Türkiye'de petrol çıkarmak için değil, petrol ÇIKARMAMAK için yapılmış bir kanundur. Bu kanunun satır aralarına konan maddelerle, Türkiye'nin kuzeydoğusunda petrol araması yasak ediliyor ve milli şirket Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı da dahil her petrol şirketine, bir yılda sadece on (10) delik açma izni veriliyor. Böylece kendimize, kendi ülkemizde petrol aramayı yasaklıyoruz. İşte bu Petrol Kanunu'nun çıkarılmasında en büyük pay Enver Necdet Egeran'a ait. Egeran'ın Mobil'in başında bulunduğu tarihlerde bu şirketin ülkemizde açtığı birçok petrol kuyusunun "yeterli ve verimli petrol olmadığı" gerekçesiyle kapatılarak beton döküldüğü biliniyor.


ELİT MAX BALL KİMDİR?
Bildiğimiz gibi Amerikan Federal Rezerv Bankası, ABD'nin Merkez Bankası değildir. Aksine dünyanın 8-10 en büyük bankasının bir araya gelerek kurduğu bir bankadır. Bu banka 20. asrın başlarında ABD'nin parasını basma hakkına sahip olmuştur. Elit ise, işte bu bankalara da sahip olan, ırksal bir birliktelik göstermeyen, fakat belli bir inanca mensup olan insanların teşkil ettiği dinsel gruptur. Bu insanlar Musa dinine mensupturlar. Çoğunluğunu Musevi Hazar Türkleri oluşturur. Bunların yaygın, bilinen tanımları Eskenazi'dir. İşte paranın sahibi, bankaların sahibi, büyük şirketlerin sahibi ve petrol şirketlerinin sahibi bu insanlar dini inançlarına göre dünyanın kendilerine vaad edildiğine inanıyorlar. Şimdi yaptıkları ise, KÜRESELLEŞME adı altında milletleri köleleştirmek ve "Tek Dünya Devleti" ni kurmak.

27 MAYIS DÖNEMİ
27 Mayıs Devrimi idaresi zamanında görevlendirilen Sayın İhsan Güven'in petrol konusunda çok büyük hizmetleri olmuştur. İhsan Bey bir heyet hazırlayıp Amerika'ya göndermiştir. Heyetin görevi, derine yani 5-6 bin metreye inebilecek sondaj makinaları satın almak. Bütün uğraşılara rağmen ABD Elit'i, bu makinaların satışına izin vermiyor. Bu kez aynı heyet, aynı gaye için Sovyetler'e gönderiliyor. 10 makina için anlaşmaya varılıyor. Makinalardan birisi geliyor. 27 Mayıs idaresinin görevden ayrılmasından sonra ise, diğer 9 makinanın gelmesi durduruluyor. Gerekçe; 'MAKİNALARIN SOLCU OLMASI'. (!)

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra birçok mason Milli Birlik Komitesi üyesi subaylar tarafından gözaltına alınmışlar, ancak ihtilalden sonra kurulan hükümetteki masonların baskısıyla serbest bırakılmışlardır. Bu dönemde MBK.'nin en etkili generallerinden Orgeneral Fahri Özdilek, Orgeneral Refik Tulga ve hükümette görev alan 14 bakan masondur.

DEMİREL'Lİ YILLAR
En uzun zaman görevde kalmış olan Süleyman Demirel Türkiye'nin zengin petrolünü biliyordu. İstanbul'da düzenlenen International Petrol ve Gaz Fuarı'nda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yaptığı konuşmada 'Türkiye'de petrol aramacılığı yeterince yapılmamıştır. Gelişen teknolojiler kullanmalıyız. Türkiye'de petrol vardır' demektedir. Yine Demirel'in 1970'li yıllarda başbakanlığı sırasında yaşanan kuyruk ve yokluk dönemlerinde söylediği "Türkiye'de petrol vardı da biz mi içtik?" sözleri de traji-komik bir gerçeği yansıtmaktadır.

12 EYLÜL DÖNEMİ
Petrol kuzeydoğu Anadolu'da neredeyse yüzeyde akıyor. Bu bölge Hazar ve Kafkas petrollerinin uzantısı. Türk ulusuna bu bölgede yıllarca petrol aramak kanunla yasak edilmiş. Bu utanç verici, haince uygulama, ne yazık ki 1980 yılına kadar sürmüştür. 1980 sonrası, Enerji Bakanı olan Serbülent Bingöl beye telkin edilmek suretiyle, bu yasaklar petrol kanunundan çıkarılmıştır.

ÖZAL'LI YILLAR
Turgut Özal ise başbakanlığı döneminde Prof. Ültanır'in bir sorusu üzerine "Türkiye'de bulunacak petrolün ve gazın bir önemi yoktur. İstediğimiz ülkelerden alırız." demektedir. Yani ülkemizde petrolün çıkarılıp işletilmesinin ekonomik olmadığı, dışarıdan alınacak petrolün daha çok işimize yarayacağını ifade etmektedir.

VE ECEVİT
Ecevit'e gelince, Ecevit'in bir işçi liderine söylediği; "IMF'nin kucağına düşen istihdamı, yatırımı düşünemez." cümlesi herşeyi söylüyor. 1951'den itibaren eşi Rahşan Ecevit, bir yabancı petrol şirketinin hukuk bürosunda çalışıyor ve tercümeler yapıyor. O tarihten sonra da Bülent Ecevit'in bahtı açılıyor, yıldızı parlıyor. Önce 1954 yılında sonra 1957 yılında iki kez burslarla Amerika'ya götürülüyor. Gerisini biliyorsunuz; Çalışma Bakanlığı, CHP Başkanlığı, Başbakanlık.

57. KOALİSYON HÜKÜMETİ
57. hükümetteki ANAP'lı Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in söylediği; "Ülkemizde petrol yoktur. Dışa bağımlıyız. Bu bağımlılık gelecek yıllarda artarak devam edecek..." sözleri de petrol konusundaki gerçekleri (!) anlatmaya yetiyor.

1998 yılındaki Adana depreminden sonra Ceyhan'ın Soysali köyünde bir yurttaşımızın tarlasında petrol çıkmıştı. Daha sonra bu yurttaşımız, bir televizyon programında açıkladı. Kendisi TPAO yetkililerini ısrarla davet etmiş. Gelenler gönülsüz. Petrol olduğu resmen tesbit edilmiş. Uzun uğraşmalarından sonra kendisine verilen cevap; "Buralarda petrol arama imtiyazı Amerikalılara ait. Bir şey yapamayız. "

TPAO VERİLERİ
TPAO'nun kurulduğu günden bugüne kadar açtığı kuyu sayısı, kimilerine göre 2000, kimilerine göre 1600, kimilerine göre ise 1080. TPAO'nun açtığı bu kuyuların sadece bir kısmı arama sondajı. Diğer bir kısmı başka maksatlarla açılmış. TPAO'nun kurulduğu günden bu yana, ürettiği petrol aşağı yukarı 50 milyon ton. ABD'nin bir yılda açtığı kuyu sayısı 80.000. (Evet yanlış okumadınız seksen bin).

Türkiye'nin yıllık petrol üretimi son rakamlara göre, aşağı yukarı 3,5 milyon ton. TPAO'nun elinde bazılarına göre 15, bazılarına göre de 18 sondaj makinası var. Bunların tamamı 3 bin metrenin altına inemiyor. O Rusya'dan gelen halâ iş görüyorsa eğer, bu hesaba göre bir (1) derin sondaj makinası var demektir. Hemen hepsi de eski, yaşlı ve demode, yani kullanılamaz durumda. Romanya'nın ise 8000 delicisi var. Türkiye'de yıllık sondaj sayısı hızla düşüyor. TPAO elinde bulunan ruhsatları, süratle Elit'in şirketlerine devrediyor.

Bir normal sondajın masrafı 2 milyon dolar. Fakat sondaj denizde ya da derinlerde yapıldığı zaman bu rakam tabii yükseliyor. 1992 yılında 182 milyon dolar yurt içi yatırım yapılırken, her yıl bu rakam belirgin olarak düşmüş. 1998 yılında da 57 milyon dolara kadar inmiş. 2002 yılında öngörülen yatırım sadece 28 milyon dolar. 1995-99 yılları arasında sondaj için sadece 7 milyon dolar harcanmış. Yıllık ortalama bir milyon dolardan biraz fazla eder. Bu rakamlar traji-komik bir gerçeğin ifadesidir.

TPAO yurt dışında karaparanın aklanma cenneti diye bilinen Jersey adalarında, TPIC diye bir şirket kurmuştur. Bununla yurt dışında petrol arama faaliyetlerine girişmişlerdir. Avusturalya'dan Mısır'a, Kazakistan'dan Pakistan'a varıncaya kadar bir sürü yerde sözde petrol aramışlar. 2000 yılı öncesine kadar yurt dışında harcadıkları para 870 milyon dolar. Şimdiye kadar geri dönen para ancak 300 milyon dolar. Yani, 570 milyon dolar batmış. Bu rakamlar Ali Türkoğlu'na ait. Yani TPAO'nun eski yönetim kurulu başkanına. TPIC'in yurt dışı yatırımı 1994 yılında 78-79 milyon dolar. 1995'de bu meblağ 110 milyon dolar olmuş. Her yıl bu rakam düzenli olarak artmış, 1998 yılına gelindiğinde de 146 milyon dolar olmuş. Bu yetmezmiş gibi, elde bulunan bir kaç tane doğru dürüst delicilerin de, yurt dışı aramalarına tahsis edildiği biliniyor.

Resmi rakamlara göre, TPAO'da 3900 küsur personel var. TPAO'da çalışan jeolog ve jeofizikçilerin maaşları 300 dolar ya da biraz daha fazla. En çok kazanan, aylık 750 dolar ücret kazanıyor. TPAO'nun kaliteli elemanları, yıllardan beri TPAO'yu terkediyorlar. Yurt dışında 5.000-10.000 dolara iş buluyorlar.

Şimdi BP Doğu Karadeniz'de 8000 metreye inecek, iki kuyu açma projesini başlattı. Bu projede hisseler % 75 BP, % 25 TPAO olarak belirlenmiş. Halbuki 1980'den sonra düzeltilen petrol kanununda, petrol arayan yabancı şirkete denizde % 45, karada % 35 hak verilmişti.

En zengin petrol bölgelerimizden birisi olan Seyhan-Ceyhan-İskenderun Körfezi, yani Çukurova'nın imtiyazı Amty Oil tarafından alınmış.

TPAO'nun eski yönetim kurulu başkanı Ali Türkoğlu: "Türkiye Petrolleri artık şu kararı verdi. Mutlaka majör petrol şirketleri ile birlikte hareket edecek" demektedir. TPAO'nun ülkemizde maliyetin düşük olduğu yerlerde dahi arama yapmamasının sebebi işte bu teslimiyetçi tavırdır.

NELER YAPILMALI- Birincisi ve en önemlisi TPAO'nun tek elden ve tam yetkili olarak yönetilmesidir. Arama, rafineri, depolama ve pazarlamanın hepsi TPAO'nun bünyesinde olmalıdır. Personel özendirilmeli kaliteye ve performansa göre prim verilmeli, petrol bulunduğunda katkı sahipleri bundan pay almalıdırlar.
- TPAO'nun araştırma ve geliştirme ünitesi en son ve mükemmel teknikle donatılmalıdır. TPAO'ya tez elden yeni ve 6000 metreye inebilen sondaj makinaları alınmalıdır.
- En büyük faktör ihtisas sahibi, çok iyi yetişmiş personeldir. Yani insan faktörü. Üniversitelerden başlayarak jeolog, jeofizikçi ve petrol mühendisleri teorik olarak çok iyi yetiştirilmeli, fakat mutlaka arazide pratik olarak istihdam edilmelidirler.
- Hepsinden önemlisi de uzaydan (uydu) arama metodlarının bir an önce kullanılmasını sağlamaktır.
- TPIC denen bataklık hemen kapatılmalıdır.
- Petrolün kesin varlığı bilinen yerlerden başlamak üzere ivedilikle binlerce kuyu açılmalıdır.

Kaynaklar:

Aksiyon dergisi (Sayı: 445)
Dr. Ümit EMRE'nin "Türkiye'de Petrol Oyunları" söyleşisi


İNSANLIK NEREYE GİDİYOR? (Alıntı)

Nereye gidiyoruz? Ne yazık ki olumsuzluklara... Savaşa... Kirliliğe...
Her türlü kirliliğe, maddi manevi..
Bize bahşedilen bu dünyayı ne yazık ki yok ediyoruz...
Düşünmeden geleceği, çocuklarımızı...
İnsani tüm değerleri kaybediyoruz birer birer... Hoşgörü, iyilik, saygı, sevgi, dürüstlük, namus terkediliyor yavaş yavaş...
Böylesi değerlerle yaşayanlara ....... gözüyle bakılacak kadar değişmeye başladı dünya... Ya da insanlar...

OYSA...
Çok mu zordu;
daha iyiye, güzele ulaşmaya çalışmak...
Dünyayı savaşlar, kaoslar yerine barış ortamına sokmak... Yoksulları, açları doyurmak...
Yeşili yok etmeyip, çoğaltmak... Manevi tüm duygulara ölesiye sahip çıkmak...
Dünyayı cennet yapmak..
Çok mu zordu...
Ümitler bir bir arkada bırakılmaya, suratlar gittikçe asılmaya başlandı... Nasıl asılmasın ki... Yaşanılan hergün olumsuzluklara doğru bir adım iken...
Elimizden birşey gelmezken...
YOK GELMELİ...
İNSANCA YAŞAMAYA İNSANCA DAVRANMAYA
ÖNCE İNSAN OLMAYA SONUNA KADAR VARIM...
SİZ DE VARSINIZ BİLİYORUM...

(...ALINTI...)

17 Ocak 2008 Perşembe

Çılgın Japonlar







500 Bin Top Eylemi... İlginç Görüntüler...

Roma'nın ünlü turistik mekanlarından biri olan İspanyol Merdivenleri, ilginç bir eyleme sahne oldu.

Sanatsal bir eylem yaptığını söyleyen 54 yaşındaki Cecchini, Trevi Çeşmesi'ndeki eylemden sonra kendisi hakkında çıkan haberlere de tepki göstererek, "Hakkımda bir sürü yalan yazıldı. Ne sağcıyım, ne de solcu" dedi.

Merdivenlerin ve meydanın rengarenk toplarla dolması, turistler tarafından şaşkınlıkla izlendi.

( Alıntı )
Devamı Burada..

14 Ocak 2008 Pazartesi

Kedileri Ne Hale Getirmişler...








6 Ocak 2008 Pazar

2007′de En İyi En İyiler

bestoflar.jpg

Yıl boyunca bir çok yerde Best Of diye sıralan şeyler gördük. Şimdi bunlardan en iyi best of listelerene bir bakalım.

1.Time Dergisinin seçtiği En iyi 50 web sitesi

2.PC World En iyi 100 Ürün

3.Music For Ants’ten En İyi 22 Müzik Videosu

4. National Geographic En İyi Doğal Parklar

5.CNN Yılın Otomobilleri

6. Time Yılın En İyi Magazin Dergisi Kapakları

7.Time Top 10 Moda Trendi

8. FHM Yılın En Kötü Filmleri

9.Wired.com’dan En İyi 10 Teknolojik Alet

10.En İyi Ücretsiz 10 Oyun

11.Torrentfreak’ten En İyi 10 Torrent Sitesi

12.Askmen’den Top 99 Kadın

13.UNICEF Yılın Fotoğrafları

14. Youtube’de 2007 En Çok İzlenen Videolar

15.Sports Illustrated Yılın En İyi Spor Fotoğrafları

16. Badastronomy’den Yılın En İyi Astronomi Fotoğrafları

17.CNN’nin seçtiği En Yaşanılası Mekanlar

18.PopularMechanics En Kötü 10 Alet

19. Cinematical’dan En İyi 10 Film Fragmanı

20.Linux Kullacıları için En İyi 21 Linux Oyunu

(Buradan Alıntıdır.)

4 Ocak 2008 Cuma

TURKCELL 'in Doğru Yalanları.

Önce Cep Telefonumda bir yeri ararken "Aktif aktarmalarınız var" diye bir yazı çıkıyordu. Ne olduğunu çok önemsememiştim. Daha sonra internetten gelen mailden bunun TeleSekreter (KIMARAMIS) uygulaması olduğunu anladım. Benim Turkcell 'e böyle bir talimatım yoktu. Çünkü bu uygulamada Telefonum bazen açık olsa bile Sekretere geçiyordu. Bu nedenle bu servisi kullanmıyordum. Ama Turkcell bana sormadan bu uygulamayı otomatik olarak açmıştı. Yasal olarak mutlaka dayanakları vardır. Yoksa böyle bir işlem yapamazlardı.

Bununla ilgili mailler internette dolaşmaya başlayınca,
Turkcell'in Kurumsal İletişimi 'nin başında olan Filiz Karagül Tüzün aşağıdaki açıklamayı yapmış.

Açıklamasında "
Müşteri kendi isteği ile sinyal sesinden sonra sesli mesaj bırakması halinde kendi tarifesi üzerinden ücretlenmeye başlar. Ulaşılmaz anonsu sırasında kesinlikle ücretlendirilmez. " diyor.

Bu TURKCELL 'in 1.Doğru Yalanı.

Çünkü, TURKCELL
doğruyu söylüyor ama yinede anons bilerek yada bilmeyerek sonuna kadar dinleneceği için sonuçta mesaj bırakmasanız bile sizden kontör alıyorlar. İsterseniz deneyin. Nasılsa Denemesi 1 kontör...

Yine Turkcell Yetkilisi, "
KimAramış servisinin iptal edilmesi müşterilerimizin isteğine bağlıdır." ve nasıl iptal işlemi yapılacağını anlatıyor.

Bu da
TURKCELL 'in 2.Doğru Yalanı.

Çünkü, ben bunlardan en kolayı olduğu için "KIMARAMIS IPTAL yazarak 7565'e mesaj göndermeyi" denedim ama ne hikmetse "Mesaj gönderimi başarısız" diyor. Belki 5-10 kez denedim. Baktım olmuyor vazgeçtim. Her yere istediğim mesajı gönderebilirken bir sorun yok, ama nedense bu mesaj bir türlü gitmiyor. Gitmeyince de insanın aklına böyle yalan olduğu geliyor.


"Turkcell müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak, telefonları kapalı ve/veya ulaşılamaz durumda olduğunda bile iletişimlerinin kesilmemesini sağlamak amacı ile KimAramış servisini müşterilerimize sunmuştur." diyor.

Bu da 3. Doğru Yalan.

Çünkü Turkcell 'in Yüzlerce Servisi var ve Sadece KIMARAMIS 'ı otomatik olarak kullanıma açıyorlar. Turkcell madem abonelerini bu kadar düsünüyor, diğer servislerini niye otomatik olarak açmıyor. Bunada cevapları mutlaka vardır ama esas amaçları para kazanmak olduğu aşikar.

Sonuç olarak Turkcell Ticari bir müessese olarak para kazanmak zorunda olduğundan, bu uygulamada buna yönelik bir yöntemdir. Otuz Milyona yakın abonesi olan Turkcell 'in bu yöntemle 100.000 abonesinden böyle 1 kontor aldığını düşünün . Bu 100.000 kontör demek . 1 kontörden kaç YTL kazanıyor ise o kadar kazancı 100.000 le çarpın ve kazancını görün. Birde bu rakamı Milyonlarla yaparsanız kazancı hesaplamakta bile zorlanır... ve Turkcell 'in bu uygulamada neden ısrar ettiğini daha iyi anlarsınız.

Ama bu kazanç, Ticari Ahlak 'a ne kadar uygun o tartışılır...

(NOT : Bu uygulamadan gerçekten yararlananlar olabilir ama onlarda ekisi gibi talimatla açtırsa daha uygun olmazmı.)




İnternetten gelen, Turkcell'in Kurumsal Iletisimi'nin basinda olan Filiz Karagul Tuzun'un son gunlerde internette dolasan bir e maile karsilik bazi yerlere yolladigi cevab yazısı...

""""""""
DEĞERLİ TURKCELL ABONELERİ

Bir süredir zincir olarak dolaşan "Telefonunuzdan hemen ##002# yi tuşlayın (Arayın, ekranınıza aktarma iptal diye bir yazı gelecek) böylece yönlendirmeyi kaldırın. Yoksa size ulaşamayan herkesten bir kontör düşecek... Ve bunu Avea, Turkcell ve Vodafone kullanan herkese gönderin. Göndermezseniz siz aradığınızda da sizden de kontör düşecek. Eğer aradığınız kişinin telefonu da telesekreter ayarlı ise, dinlediğiniz 1 saniyelik "aradığınız kişiye ulaşılamıyor" mesajı için bir normal arama karşılığı ücretlendiriliyorsunuz." konulu mail ile ilgili sizi bilgilendirmek isteriz.

Turkcell müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak, telefonları kapalı ve/veya ulaşılamaz durumda olduğunda bile iletişimlerinin kesilmemesini sağlamak amacı ile KimAramış servisini müşterilerimize sunmuştur.

Turkcell, 12 Kasım 2007 tarihinden itibaren tüm müşterilerine telefonları kapalı ya da ulaşılamaz durumda iken yönlendirme yapmalarına gerek kalmadan kimin aradığını bildiren ve sesli mesaj bırakılmasını sağlayan KimAramış servisini otomatik olarak telefonlarına uygulamaktadır. KimAramış servisinde telefon ulaşılamaz ve kapalı koşulları için hatlara gelen bilgilendirme mesajları ve 7565'i arayıp sesli mesajları dinlemek ücretsizdir. KimAramış kullanan bir müşteri arandığı zaman ise arayan kişi ulaşılamaz anonsunu dinlerken ücretlendirilmemektedir. Müşteri kendi isteği ile sinyal sesinden sonra sesli mesaj bırakması halinde kendi tarifesi üzerinden ücretlenmeye başlar. Ulaşılmaz anonsu sırasında kesinlikle ücretlendirilmez.

Turkcell tarafından otomatik olarak tanımlanan KimAramış servisinin iptal edilmesi müşterilerimizin isteğine bağlıdır. İptal işlemleri aşağıdaki kanallardan yapılabilir. > 444 0 532 / 535 Turkcell Müşteri Hizmetleri'nden, > 7566'yı ücretsiz arayarak, > KIMARAMIS IPTAL yazarak 7565'e mesaj gönderilerek,> www.turkcell.com.tr Online İşlem Merkezi'nden,> Turkcell Ekstra noktalarından.

Bu ve buna benzer içerikteki e-mail'lerin müşterilerimizi yanıltma amaçlı olduğunu belirtir, konuyu bilginize sunarız.

Filiz Karagul Tuzun
Turkcell


Günün Sözü : Dert ve Eş... :))

***

Derdini Karınla paylaş,

Sonra...
Hem derdinle
hem de karınla uğraş....

***

3 Ocak 2008 Perşembe

2007'nin en iyi 5 animasyonu..

\
ice age
ice age
2007'nin en iyi 5 animasyonu sizlerle...
Kiwi, Kiwi hayallerini çalanların peşinden gidiyor...
Scrat-Ice ise hepimizin mutlaka izlemiş olduğu ice age'in meşhur tatlı sincapı.
Pixar — Lifted 'da ise uzaylı dostlarımız araba kullanmayı öğrenmeye çalışıyorlar. Funny Cat Cartoon, bu animasyonu ise muhtemelen izlememiş olabilirsiniz ama çok şey kaçırdığınızı anlayacaksınız. Son sırada ise

For The Birds - McFly var bunu hepimiz izlemişizdir, tellerde saçma sapan bağıran baykuşlar hatırladınızmı?

Buradan Alıntıdır...

Çirkin Kadın Yoktur Fakir Kadın vardır.

Çirkin Kadın yoktur. Bakımsız Kadın vardır.
(Tabii paran varsa...)

2 Ocak 2008 Çarşamba

Küresel Isınma ile ilgili enterasan bir yazı...

Bir suç işlendiği zaman ilk akla gelmesi gereken şey "bu kime yarar?" diye sormak.

Küresel ısınma ve getirdiği felaketler karşısında gelişmiş ülkelerin takındığı tavra baktığımız zaman ikinci sınıf polisiye filmlerin uyanık dulları akla geliyor.

Hani hayat sigortasından faydalanmak için kocasını öldürüp de polis gelince karalar bağlayan, yalandan ağlama krizleri geçiren dullar. Küresel ısınma "sayesinde" bazı ülkeler milli zenginliklerini ikiyle çarpacaklar desek herhalde abartmış olmayız.

Kim bu bazıları?

En başta Kanada, Rusya ve Danimarka. Ardından da Japonya, Çin, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkeleri.

Yani ne BM'nin Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ne de G10 grubunun ülkeleri küresel ısınmadan şikâyetçi değiller, tam tersine, neredeyse zil takıp oynayacaklar.

Neden?

Yukarıda sunduğumuz haritayı bir elinize alın, küresel ısınma konusunda gelişmiş ülkelerin kopardığı gürültüyü ise diğer elinize.

Küresel ısınma "sayesinde" erimeye başlayan buzullar bu güne kadar geçilmez sanılan deniz yollarını ve kara parçalarını ulaşıma açıyor ve bu kuzey yarı kürenin zengin ülkeleri için mükemmel bir haber.

Madenler ve petrol

Öncelikle Kanada ve Rusya, bir ölçüde de ABD ve Danimarka şimdiye kadar -50°'ye varan aşırı soğuklar nedeniyle kullanamadıkları bir kaç milyon kilometre karelik alanı kullanıma açıyorlar .

Altın, gümüş, petrol, doğal gaz, kurşun, elmas, çinko kaynayan bu bölgenin yeraltı zenginlikleri Kuzey Kutbu'na kıyısı olan ülkeler için son derecede önemli bir gelir kaynağı olacak.

Birçok maden için dünya rezervlerinin üçte birinin bu bölgede bulunduğunu söyleyebiliriz.

Meselâ Rusya'nın Sibirya'daki kömür, petrol ve doğal gaz yatakları enerji karşılığı olarak dünya rezervlerinin %30'unu teşkil ediyor.
(FELDEN Marceau, « la confrontation océanique : Arctique contre Pacifique », la revue maritime, 1992. )

Bu konuda Rusya Bilimler Akademisi üyesi Igor Tomberg'in
"Doğu Sibirya ve Uzak doğu Rusya'nın geleceğidir" başlıklı makalesi okunabilir.

(« La Sibérie orientale et l'Extrême-Orient sont l'avenir de la Russie », Russian News and information agency Novosti, 24 ocak 2006
.)

Kanada'nın da Kuzey Kutup dairesine yakın toprakları sayesinde uranyum ihracatında dünya birincisi, doğal gazda ise dünya ikinci olduğunu hatırlayalım.

Aynı ülkenin kuzey adalarındaki elmas rezervleri ise dünya rezervlerinin %15'i kadar. Haliyle bu bölgelerin ısınması yeraltı zenginliklerinin işletme maliyetlerini düşürüyor.

( http://www.canada.gc.ca/)

Küresel ısınmanın zevkten havalar uçurduğu bir başka ülke de ABD demiştik.

Alaska'nın karadaki petrol rezervleri 10.4 milyar varil yani ABD'nin 16 aylık tüketimi kadar. (SAUMURE Eric, « États-Unis et pétrole : l'Alaska et l'Arctique en ligne de mire », La Grande époque, ocak 2006 .)

işte bunun için eriyen buzların boşaltacağı açık denizde petrol aramak, çıkarmak ve boru hattı döşemek çok daha ucuz olacak.

Strateji

Panama Kanalı ABD deniz kuvvetlerinin ve Amerikan ticaret filosunun yumuşak karnı.

Bu kanalın işlemesine mani olabilecek bir deniz kazası veya terörist saldırı hem deniz kuvvetlerinin ikiye bölünmesine hem de iki okyanus arasındaki ticaretin kilitlenmesine yol açabilir.

Ayrıca Panama Kanalının genişliği (ya da darlığı) Nimitz sınıfı
uçak gemilerinin bu su yolunu kullanmasına engel.

Gene aynı sebeple panamax
denen boyutlardaki ticaret gemileri ile taşımacılık yapmak zorunda ABD ile ticaret yapan ülkeler.

Panamax gemiler sadece 4500 konteynır taşırken post-panamax denen gemiler 12 bin konteynır taşıyarak maliyeti düşürebiliyorlar.

Malaca ve Süveyş gibi kanalların da buna benzer kısıtlar getirdiğini ve buzların erimesiyle ABD'li stratejistlerin uykularını kaçıran bu kâbusların sona ereceğini kısaca belirtelim.

Asırlardır sıcak denizlere inmek ve büyük ticaret yollarına erişmek için savaşan Rusya da eriyen buzlardan nasibini alacak. Bugüne kadar kışın donmayan çok az limanı bulunan bu ülke birden bire istemediği kadar kıyı kentine kavuşacak . Gerek askerî gerekse ticarî manevra kabiliyetini arttıracak olan Rusya küresel ısınmanın çok sevindirdiği ülkelerden.

Kısalan ticaret yolları

Batı Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Amerika limanları birbirlerine yaklaşacak eriyen buzlar "sayesinde".

Ne kadar? 5000 ilâ 15 000 km.

Bu ne kadar önemli? 3000-4000 konteynır taşıyabilen bir yük gemisinin günlük maliyetinin 10 bin dolar olduğunu dikkate alırsanız ÇOK ÖNEMLi. En azından kutup ayılarından, balinalardan, foklardan ve hayatı tehlikeye girecek olan bir milyar insandan çok daha önemli (!).

Daha ayrıntılı bir fikir edinmek için Londra, Hamburg, New York, Vancouver, ve Yokohama (Tokyo) limanları arasındaki mesafenin kısaltılmasına Kanada geçişinin katkısını gösteren şu tabloya bakmak yeterli.

12

Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise Kuzey-Batı geçişi (Kanada) adı verilen yolun bir alternatifinin de Kuzey-Doğu geçişi (Rusya) olduğu. Uydu fotoğraflarının ortaya koyduğu ve denizcilerin de teyid ettiği gibi Rusya kıyılarında erime daha hızlı.

Hali hazırda yılın altı ayı buzkıran gemilere ihtiyaç duyulmadan erişilebilecek birçok liman mevcut artık Sibirya'da.

Kesin mi? Ne zaman? Önlenebilir mi?

Bu konudan bahsedilirken 2100'lerden konuşuluyor genellikle.

Oysa buzların erimesi çoktan başladı ve gerek hükümetler gerekse taşıma firmaları bu yeni duruma hazırlık yapıyorlar.

Örneğin Hudson
körfezindeki Churchill limanı eskiden ekimde donmaya başlarken 2004'ten beri kasım ayına kadar trafiğe açık.

Limanın ve bölgedeki demiryolunun sahibi olan OmniTRAX
firması kapasitenin artırılması için 35 milyon dolar yatırım yaptı. Rusya'da ise Murmansk limanını büyütmek için petrol şirketleri 5 milyar dolar harcamaya hazırlanıyorlar

Özetle küresel ısınma dündü. Buzların erimesi bugün. Gerçekte alınması gereken önlemlerin çok gerisinde olan Kyoto protokolünün
dahi imzalanmamış olması önümüzdeki 30 yılda çok şeyin değişeceğini haber veriyor.

Artık "küresel ısınmanın önüne nasıl geçeriz?" sorusu anlamını yitirdi. Artık çok geç.

Çünkü bu doğal felaketin "memnun" edeceği ülkeler ve firmalar dünyanın en güçlüleri iken zarar görecek olanlar da en fakirler ve en zayıflar. Bu aşamada "bizi bekleyen zorluklara nasıl göğüs gereriz?" tarzından sorular sormak daha gerçekçi olacak.

Kaybedenler: Müslümanlar

Geçen şubat ayında Paris'te IPCC'nin (Intergovernmental Panel on Climate Change) son toplantısı yapıldı. Bu tür toplantıların kim bilir kaçıncısı olan bu sonuncusu da 1400 sayfalık bir rapor yayınladı. IPCC'nin internet sitesinden bu rapora erişmek mümkün : http://www.ipcc.ch/.

Hangi ihtimalle nelerin değişeceğini uzun uzadıya anlatan rapora göre yaşadığımız dünya artık eskisi gibi olmayacak. Yağışlar daha seyrek ama daha yoğun olacak meselâ.

Denizden uzak bölgelerde olumsuz etkiler daha sert hissedilecek. Tarımın en azından geleneksel yolla yapılan tarımın zorlaşacağı günler bekliyor bizi.

Elbette ağırlaşan iklim koşulları, zorlaşan tarımsal üretim ve yükselen yiyecek fiyatları ilk önce fakir ülkeleri ve zengin ülkelerin fakir insanlarını vuracak. Raporu hazırlayan uzmanlar milyonlarca insanın eko-sığınmacı olarak yiyeceğin daha bol olduğu bölgelere akın edeceğini, bunun da etnik ve sosyal gerginlikleri körükleyeceğini öngörüyorlar.

Bu koşullarda elbette ki gelişmekte olan ülkelerin zaten doyma noktasında olan altyapıları, polis, sağlık vb teşkilatları çökebilir. Bütün bu çalkantılar en fazla 20-25 yıla yayılacak.

Yani ülkelerin uyum sağlamak için çok fazla vakitleri kalmadı. Bu veriler karşısında kırılgan demokrasilerin çökebileceği, bir tür eko-faşizm tehlikesiyle karşı karşıya olacağımızı da söylemek için kristal bir küreye ihtiyacımız yok.

Küresel ısınma nedeniyle kutup ayıları ve foklar ile beraber hayatı tehlike altına girecek olan bir milyar insan var. Bu insanların yaklaşık olarak yarısını müslümanlar oluşturuyor :

Meselâ Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya yağışların azalacağı öngörülen bölgeler arasında.

Bangladeş gibi ülkelerde ise suların yükselmesinden ve verimsizleşen tarım arazilerinden dolayı kaybedilecek yaşam alanları milyonlarca insanı mülteci durumuna düşürecek.

1970-2004 arasındaki sıcaklık artışını gösteren aşağıdaki haritada 1 ilâ 2 derecelik sıcaklık artışı gözlemlenen bölgeler İslâm Alemi'nin önemli bir kısmını kapsıyor.

Bunlara ek olarak ticaret yollarının yer değiştirmesiyle bazı Müslüman ülkeler stratejik önemlerini kısmen kaybedebilecekler: Rusları sıcak denizlere bağlayan tek yol olan Karadeniz ve Boğazlar yolu ve benzeri şekilde Mısır'daki Süveyş ve Endonezya'daki Malaca boğazının önemini azalacak.

Bu yeni yollar özelikle ekonomisi kanal geçiş ücretine bağlı olan Mısır'ın GSMH'sı için ciddi bir tehdit. Basta Rusya olmak üzere birçok endüstri ülkesinin ekonomilerinin ağırlık merkezi kuzeye kayacak.

Dünyanın ısınması yeni bir şey değil

Kyoto protokolü veya IPCC gibi inisiyatifler bizce göz boyamadan öteye gitmiyor. Zira küresel ısınma neredeyse 200 yıldır bilim adamlarınca tartışılan bir konu.

1824'te Fransız matematikçi Fourrier ve 1896'da Nobel ödüllü İsveçli fizikçi Arrhenius hem karbon dioksitin ısınmadaki rolünü hem de insanların buna katkısını ispatladılar.

1956'da Revelle ve Suess okyanusların bu kadar CO2'i yok edemeyeceğini, insanlığın geri dönüsü imkânsız bir jeofizik deney yapmakta olduğunu söylediler. Kaynak olarak :

1. Fourier'nin Annales de chimie et de physique'de yayınlanan « Remarques générales sur la température du globe terrestre et des espaces planétaires », (cilt 27-1824, sayfa 136-167)

2. Arrhenius'un The London, Edinburgh and Dublin Philosophical Magazine and Journal of Science'ta yayınlanan « On the Influence of Carbonic Acid in the Air upon the Temperature of the Ground », (seri 5, 1896, sayfa 237-276)

3. Revelle ve Suess'in Tellus'ta yayınlanan « Carbon Dioxide Exchange between the Atmosphere and the Ocean and the Question of an Increase of Atmospheric CO2 during the Past Decades » (cilt 9-1957, sayfa 18-27)

Makaleleri okunabilir.

Muhtemel sonuçlar

200 yıldır "geliyorum" diyen bu felaketin en sert darbeyi vuracağı coğrafya İslâm coğrafyası.

1. Zenginlerle fakirlerin arasındaki farkların artacağı,
2. Zaten sınırlı olan maddî kaynakların çevre felaketlerini tazmin için kullanılacağı,
3. Eğitim ve sağlık bütçelerinin daha da azalacağı,
4. Açlığın yol açacağı iç göçlerin yeni etnik kavgalara zemin hazırlayacağı
aşikâr.

Bu koşullar altında zaten ağır aksak ilerleyen İslâm demokrasileri iç rakiplerini daha da güçlenmiş olarak karşılarında görebilirler. Çevre felaketlerinin oluşturacağı kriz ortamları silahlı güçlerin bir kurtarıcı/tek kurtarıcı olarak görülmesini kolaylaştırabilir.

"Ülkemizin içinde bulunduğu zor koşullar altında" diye başlayan, devleti ve orduyu kutsallaştıran söylemler kul hakkının savunulmasını daha güçleştirebilir.

Ne yapmalı?

Ne yapMAmalı? Sorusundan başlayacak olursak ABD veya Rusya'ya lanet okumanın, Bush ve Putin kuklası yakmanın kimseye faydası olmayacağını sanırım geçmiş tecrübelerimizden öğrendik.

Müslüman yönetimler asırlardır sadece bilime sırt çevirmekle kalmadılar halklarının eğitim seviyelerini de düşük seviyede tuttular.

Müslüman aydınlar ise çevre hassasiyetinin siyasal hayata ciddi olarak giriş yaptığı 60'lı yıllardan beri bu konuya gereken önemi vermediler. ALLAH'ın bize emanet ettiği doğayı savunmayı Peace & Love t-shirt'lü hippilere bıraktılar. Türkiye'de de muhafazakâr olsun olmasın hiç bir siyasî partinin bir çevre politikası yok.

Küresel ısınmayı yaklaşan bir sorun olarak görmeyi, Kyoto gibi göz boyayıcı hareketlerden medet ummayı bir kenara bırakmalıyız. Olmuş bir kazadan sonra nasıl tamir yoları aranırsa biz de zaten ısınmış ve daha da ısınacak bir dünyada ayakta durabilmek için kötünün iyisi somut çözümler aramalıyız.

İslâm ülkeleri küresel ısınmanın tehdit ettiği diğer ülkeleri de (Güney Amerika'nın kuzeyi, Güney Doğu Asya, vb) bir araya getirerek ortak bilim komiteleri kurmalı ve bu komitelerle devlet başkanlarından sıradan vatandaşlara kadar herkesin uygulaması gereken somut önlemler ortaya koymalılar. Bu tür bir bilimsel çalışmadan çıkabilecek muhtemel kararlar ve eylemler şunlar olabilir:

1) Soğutma, sulama ve deniz tuzunu arıtma gibi ihtiyaçlardan dolayı enerji gereksinimi artacağı için güneş enerjisi ve nükleer enerji konusunda işbirliği,
2) Deniz suyundan sulama suyu elde etme,
3) Deniz suyuyla tarım,
4) Mülteci kentleri kurma konusunda ilerleme,
5) Kentlerin alt yapısını (içme suyu, kanalizasyon vb) iyileştirme.

Daha genel anlamda müslümanlar artık yüzlerini bilime ve teknolojiye çevirmeliler. Gerçek hayata tekabül etmeyen ideolojilerin, aidiyet savaşlarının terk edilmesi için küresel ısınma güzel bir fırsat oluşturabilir.

Kaynakça

Kitaplar

- Tangredi, Küreselleşme ve deniz gücü (Globalization and maritime power, university Press of the Pacific, Honolulu, Hawaii, 2004)
- Godard ve André, Kutup bölgeleri (Les milieux polaires : Armand Colin, 1999)
- Amiral BESNAULT, Kuzey kutbunun jeostratejisi (Géostratégie de l'Arctique : Economica, 1992)

Makale ve dergiler

- Igor Tomberg'in yazıları – İngilizce ve Rusça (http://en.rian.ru/ )
- Eric Luxemburger, Kuzey deniz yolu: Kuzey Buz Denizi'nin ısınmasını beklerken, (« La route maritime du nord : en attendant le réchauffement climatique de l'Océan Arctique », Deniz kuvvetleri Etüd Dergisi sayı 32, ekim 2005)
- BjØrn TORE GODAI, Norveç dış işleri bakanı, « Kuzey Avrupa işbirliği», NATO dergisi Cilt 42, haziran 1994
- Hervé Coutau-Bégarie, Buzlar Savaşı : Millî Savunma Dergisi, Mayıs 1989 (« Arctique : la guerre des glaces »)

Raporlar

- Arctic Climate Impact Assessment, « the press syndicate of the university of
Cambridge", http://www.cambridge.org/
- Fransız senatosu Ekonomik temsilciliğinin Rusya ve kuzey geçişleri üzerine raporu http://www.senat.fr/rap/r03-161/r03-16122.html
- Avrupa Enerjisi temini güvenlik raporu http://www.senat.fr/rap/r00-218/r00-218.html

Türkçe internet sitelerinin küresel ısınma sayfaları

NTV "Olumlu" etkiler : http://www.ntvmsnbc.com/news/410450.asp
"Yeni petrol kaynagi kuzey kutbu mu?" http://www.katipler.org/forum/printer_friendly_posts.asp?TID=7459
Yeşiller partisi : http://www.yesiller.org/V1/index.php?option=com_content&task=blogcategory&id=24&Itemid=116
TEMA vakfı http://www.tema.org.tr/CevreKutuphanesi/KureselIsinma/KureselIsinma.htm
WWF Türkiye
Green Peace Türkiye http://www.greenpeace.org/turkey/campaigns/enerji/iklim-de-i-imi
CNN Türk http://www.cnnturk.com/BILIM_TEKNOLOJI/BILIM/KURESEL_ISINMA/

Zaman Gazetesi
http://pazar.zaman.com.tr/?bl=5&hn=376&sy=20070225

Radikal Gazetesi
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220779

(İnternetten Alıntıdır.)


Duvar Resmi : Üst Arama (Yorumsuz...)

1 Ocak 2008 Salı

Bankamatik :))

En Çok Okunanlar...

Fenerbaçe taraftarıyım...

FOTOGRAF

KARİKATÜR ve MİZAH

YARARLI BİLGİLER

OTOMOTİV

Ziyaretçilerim...

Beğendiğim Sözler...

"Şükretmek, yaşamımıza daha çok şey katmanın mutlak yollarından biridir"
Marci SHIMOFF

"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."

Necip Fazıl Kısakürek


"Dünya, Kötülük yapanlar yüzünden değil,
sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."
Albert Einstein.


Güneş; Işık ve Sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez.
Sende güneş gibi ol, beklenen iyiliği senden istenmeden yap...
Epiktetos.



İnsan gülebildiği kadar insandır.
Moliere.


Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
Don Herald.


Unutma ki, ağzında bal olan Arı 'nın, kuyruğunda da iğnesi vardır..
John Lyly


Hayata değer bir yaşam,Sevmeye değer bir aşk, Dostluğa değer bir arkadaşlıktan asla vazgeçme.
Ne eksik ne fazlasını ara ve Seni üzenle asla uğraşma.
(Bilinmiyor)


Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, Başarmak konusundaki kararlılıktır.
William Feather.


İnsan başkalarını aldatma alıştırmasını önce kendinde yapar.
Refik Halit Karay


Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
Hz.Mevlana

30.11.2007 den itibaren...

***