"Benimle aynı düşüncede olmayan insan düşman değildir; Sadece benimle aynı düşüncede olmayan başka bir insandır." (Alıntı)
FİKİR KENTİ - Son Eklenenler ...
25 Aralık 2007 Salı
22 Aralık 2007 Cumartesi
YAŞANMIŞ GERÇEK OLAY...
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.... Adam
arka tarafa biner.
Şoför : "Eee hemşerim kimsin nereye gidersin " der.
Yolcu : " Ben Azrail'im. Canını almaya geldim." der.
Şoför alaycı bir tavırla, "Sen mi Azrailsin.. yaw senin gibi Azrail olurmu hiç" der.
Yolcu sakin bir tavırla "Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun, inanmadın bana öylemi" der.
Şöför : "İnanmadım tabii " der.
Yolcu : "O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın" der.
Gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır. Yolcu ön tarafa oturur. Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.
Şöför yanındakine. "Ee sen kimsin nereye gidersin" der.
Öndeki : "Abi ben merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adım falanca" der.
Şoför : "Yaw şu arkadaki adam bana Azrail'im diyor, Görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hem de dalga geçiyor zibidi" der.
Öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur.
Öndeki : "Abi arkada kimse yok ki ".
Şoför hışımla arkaya bakar ve "Körmüsün be adam arkada oturuyor ya" der.
Öndeki arkaya bir daha bakar ve "Abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun" der.
Bu sefer arkadaki söze girer ve : "Gördün mü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir" der.
Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar.
Arkadaki tekrar şoföre... "Hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam" der.
Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.....
Sonra....
Sonra ne olmuş biliyor musunuz?????
Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))
arka tarafa biner.
Şoför : "Eee hemşerim kimsin nereye gidersin " der.
Yolcu : " Ben Azrail'im. Canını almaya geldim." der.
Şoför alaycı bir tavırla, "Sen mi Azrailsin.. yaw senin gibi Azrail olurmu hiç" der.
Yolcu sakin bir tavırla "Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun, inanmadın bana öylemi" der.
Şöför : "İnanmadım tabii " der.
Yolcu : "O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın" der.
Gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır. Yolcu ön tarafa oturur. Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.
Şöför yanındakine. "Ee sen kimsin nereye gidersin" der.
Öndeki : "Abi ben merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adım falanca" der.
Şoför : "Yaw şu arkadaki adam bana Azrail'im diyor, Görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hem de dalga geçiyor zibidi" der.
Öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur.
Öndeki : "Abi arkada kimse yok ki ".
Şoför hışımla arkaya bakar ve "Körmüsün be adam arkada oturuyor ya" der.
Öndeki arkaya bir daha bakar ve "Abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun" der.
Bu sefer arkadaki söze girer ve : "Gördün mü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir" der.
Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar.
Arkadaki tekrar şoföre... "Hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam" der.
Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.....
Sonra....
Sonra ne olmuş biliyor musunuz?????
Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))
19 Aralık 2007 Çarşamba
18 Aralık 2007 Salı
14 Aralık 2007 Cuma
11 Aralık 2007 Salı
10 Aralık 2007 Pazartesi
Piton ‘Dilber’i sağlık kontrolüne 4 kişi taşıdı.

Devamı Burada...
9 Aralık 2007 Pazar
Derviş ve Kabağın Sahibi.
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir...
Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
- Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
- 'Kabak aşağı, kabak yukarı.'
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Hikaye böyle...
Ama hayat da böyle...
Ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayılar, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyecegi şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar da elbet birgün anlayacaklardır.
Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir...
Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
- Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
- 'Kabak aşağı, kabak yukarı.'
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Hikaye böyle...
Ama hayat da böyle...
Ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayılar, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyecegi şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar da elbet birgün anlayacaklardır.
5 Aralık 2007 Çarşamba
4 Aralık 2007 Salı
3 Aralık 2007 Pazartesi
1 Aralık 2007 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Son Eklenenler...
-
►
2008
(163)
- ► Aralık 2008 (4)
- ► Kasım 2008 (1)
- ► Ağustos 2008 (2)
- ► Temmuz 2008 (14)
- ► Haziran 2008 (12)
- ► Mayıs 2008 (42)
- ► Nisan 2008 (40)
- ► Şubat 2008 (15)
-
►
2007
(50)
- ► Aralık 2007 (27)
- ► Kasım 2007 (16)
En Çok Okunanlar...
Fenerbaçe taraftarıyım...
FOTOGRAF
KARİKATÜR ve MİZAH
YARARLI BİLGİLER
TARİH
OTOMOTİV
Ziyaretçilerim...
Beğendiğim Sözler...
"Şükretmek, yaşamımıza daha çok şey katmanın mutlak yollarından biridir"
Marci SHIMOFF
"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."
Necip Fazıl Kısakürek
"Dünya, Kötülük yapanlar yüzünden değil,
sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."
Albert Einstein.
Güneş; Işık ve Sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez.
Sende güneş gibi ol, beklenen iyiliği senden istenmeden yap...
Epiktetos.
İnsan gülebildiği kadar insandır.
Moliere.
Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
Don Herald.
Unutma ki, ağzında bal olan Arı 'nın, kuyruğunda da iğnesi vardır..
John Lyly
Hayata değer bir yaşam,Sevmeye değer bir aşk, Dostluğa değer bir arkadaşlıktan asla vazgeçme.
Ne eksik ne fazlasını ara ve Seni üzenle asla uğraşma.
(Bilinmiyor)
Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, Başarmak konusundaki kararlılıktır.
William Feather.
İnsan başkalarını aldatma alıştırmasını önce kendinde yapar.
Refik Halit Karay
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
Hz.Mevlana
Marci SHIMOFF
"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."
Necip Fazıl Kısakürek
"Dünya, Kötülük yapanlar yüzünden değil,
sayıları daha çok olduğu halde, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."
Albert Einstein.
Güneş; Işık ve Sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez.
Sende güneş gibi ol, beklenen iyiliği senden istenmeden yap...
Epiktetos.
İnsan gülebildiği kadar insandır.
Moliere.
Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.
Don Herald.
Unutma ki, ağzında bal olan Arı 'nın, kuyruğunda da iğnesi vardır..
John Lyly
Hayata değer bir yaşam,Sevmeye değer bir aşk, Dostluğa değer bir arkadaşlıktan asla vazgeçme.
Ne eksik ne fazlasını ara ve Seni üzenle asla uğraşma.
(Bilinmiyor)
Benim başarı konusunda bildiğim tek şey, Başarmak konusundaki kararlılıktır.
William Feather.
İnsan başkalarını aldatma alıştırmasını önce kendinde yapar.
Refik Halit Karay
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ... Kalp durur ... Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
Hz.Mevlana